Kadınlarda Uyarılma Bozukluğu ve Tedavisi
Uyarılma bozukluğu DSM-IV de sürekli olarak ya da yenileyici bir biçimde cinsel uyarılmanın yeterli bir ıslanma, kabarma tepkisini sağlayamama ya da cinsel etkinlik bitene kadar bunu sürdürememe olarak tanımlanmaktadır. Cinsel uyarılma sorunu yaşayan kadınlar yeterli ön sevişme ve klitoral uyarı olmasına rağmen yeterince uyarılmamakta ve ıslanamamaktadırlar.
Ülkemizde kadınlardaki cinsel uyarılma sorununun ne sıklıkta olduğu kesin olarak bilinememektedir. Uyarılma bozukluğunun çok çeşitli nedenleri olmakla birlikte ülkemizde en çok rastlanan neden yetersiz cinsel eğitim, ayıp, günah, suçluluk duygularını öne çıkaran baskıcı gelişimsel nedenler ön planda bulunmaktadır. Yine cinsellikle ilgili psikolojik çatışmalar cinsellikle ilgili ailevi ve toplumsal baskılar uyarılma sorununa neden olmaktadır. Ayrıca yanlış ve abartılı cinsel bilgiler, yetersiz cinsel eğitim, yetersiz cinsel deneyim sıklıkla altta yatan nedenlerdendir.
Ülkemizde sık görülen diğer bir neden kız çocuklarının cinsellik konusunda ayıp, günah, pis kavramları çerçevesinde cinselliği bu kavramlarla eşleştirerek yetiştirilmeleridir.
Çocukluk çağı travmaları, olumsuz cinsel deneyimler, evlilik sorunları, eş reddi, ebeveynlerin özellikle annelerin cinsellik konusundaki olumsuz tutumları ülkemizde en çok rastlanan nedenlerdendir.
Klinik gözlemlerde ayrıntılı cinsel öykü alımı sırasında kadınların cinsel aktiviteye yeterince hazırlanmama, yeterli ve uygun ön sevişmenin ve klitoral uyarının olmaması ikinci önemli neden gibi görülmektedir. Ayrıca partnerde görülen cinsel işlev sorunu da uyarılma sorununa neden olabilmektedir.
Ağrılı cinsel birleşme ile uyarılma bozukluğu birbirine karıştırılmamalıdır. Cinsel birleşmenin başlangıç safhasında ağrı olması ağrılı cinsel ilişki(disparoni) değil uyarılma bozukluğudur.
Antidepresiflerin, antihistaminiklerin ve tansiyon ilaçlarının da uyarılma bozukluğuna yol açtığı kabul edilmektedir. Ayrıca menepoz atrofik vajinit, diyabet gibi bazı organik hastalıklarda uyarılma bozukluğuna neden olabilir. Yine depresyon, obsesif-kompulsif bozukluk, post travmatik stres bozukluğu gibi çeşitli psikiyatrik bozukluklar uyarılma bozukluklarına yol açabileceği kabul edilmektedir.
TEDAVİ:
Uyarılma sorunu yaşayan kadının cinsel terapisinde ayrıntılı ve titiz cinsel gelişim öyküsü alındıktan sonra ikinci amaç kişinin cinselliği olumlu bir biçimde gündemine almasına yardım etmektir. Bunu sağlamak için kişinin psiko seksüel gelişiminin iyi bilinmesi ayıp, günah, suçluluk, utanma vb. duygularının ele alınmasını gerektirir.
Bunun ardından varsa cinsel çatışmalarının çözümlenmesi onun ardından haz almayı öğrenme yoluna doğru sürecin evrimleşmesi yoluna gidilir.
Çifte cinsel davranışın yanıt tepkileri, evreleri, cinsel işlevin fiziksel ve psiko sosyal temelleri konusunda bilgi verilir. Abartılı ve yanlış cinsel bilgiler doğruları ile düzeltililir. Çiftin terapi koşullarına uyumu değerlendirilir. Tedavideki kendi sorumlulukları vurgulanır. Cinsel terapistin terapi oturumlarında çifte anlatacağı cinsel egzersizleri yapmaları için iş, arkadaş, ev ve sosyal çevreden ayrı birlikte olabilecekleri ve birbirlerini destekleyecekleri ve birbirlerine zaman ayırabilecekleri bir zamana ihtiyaçları olduğu ve bu zamanı kendilerinin organize etmeleri gerektiği anlatılır.
Cinsel terapist çiftin özelliklerine ve ihtiyaçlarına göre cinsel ev ödevler ile donatır. Bunları evlerinin mahrem ortamında yapmasını ister.
Bu ev ödevleri cinsellikte aktif katılımının gerekmediğine inanan ve buna göre davranan kadınlar için çok geliştiricidir. Bu farklı cinsel deneyimler eşler arasında duygusal ve bedensel yakınlık sağlar. Utangaçlığı azaltır. Birbirlerinin bedenlerini tanımalarını sağlar. Cinsel etkileşimi artırır. Çiftin cinsel güvenlerini geliştirir. Cinselliğin eninde sonunda iki kişi arasında yaşanan deneyimsel bir süreç olduğu konusunda ipucu olur. Terapi oturumlarında çiftin cinsel iletişimi artırılır. Cinselliğin çiftin düşüncesinde ve yaşamında öncelikle bayan eşin düşüncelerinde ayıp, günah, pis bağlamından çıkarılıp hak ettiği yere oturtulmasına yardımcı olunur.
Bazı vakalarda kadının uyarılmama nedeni sadece kadının yeterli, uygun bir biçimde uyarılıp uyarılmadığıdır. Titiz ve yeterli bir cinsel değerlendirme bunu bize göstermede her veriyi verir. Böyle bir vakada uygun yer, uygun zaman ve uygun ve yeterli uyarının sağlanmasına yönelik cinsel aktivitelerin yeniden organize edilmesi yeterli gelir.
Haz almayı yaratacak cinsel deneyimlerin engellenmesinin önüne geçilmelidir. Bunun için cinsel gereksinimin önemi, cinsel hazın yaşamdaki değeri ve kadının kendi cinsel uyarılması ve hazının sorumluluğunu alması tartışmaya açılmalıdır.
Ayrıca yoğun evlilik problemleri varsa öncelikle bunun halli yoluna gidilmeli. Çünkü cinsel ilişki eşler arasındaki genel evlilik ilişkisinin önemli parçalarından biridir. Evlilik ilişkisindeki itilaflar, çatışmalar çiftin cinsel ilişkisini etkilediği gibi cinsel uyarılmayı da etkiler. Eş reddinin olup olmadığı araştırılmalıdır.
Kişinin cinsellik ve cinsel haz konusunda duyduğu utanma, suçluluk, kaygı gibi duygulara titizlikle seslenilmelidir. Altta yatan bu tür yoğun duygular cinsel isteği ve uyarılmayı ketler.
Cinsel konularda katı bir tutumla yetiştirilme kişinin cinselliğe yönelik tutumunu büyük ölçüde etkiler. Anne babanın evin atmosferini etkileyen cinselliğe yönelik olumsuz tutumları çocukta cinsel baskılanmaya ve suçluluk duygularına neden olabilir.
Tedavide travmatik olaylara psiko sosyal eğitime, uyarılmayı güçleştiren olumsuz düşüncelere, ankisiteyi azaltacak duygusal odak egzersizlerine ve fantezi çalışmalarına yer verilir.
Genellikle uyarılma sorunu yaşayan bir kadında utanma, suçluluk anksiyete duyguları gibi psikolojik sorunların uyarılmayı engellediği düşünülse de bu her zaman doğru olmayabilir. Çoğu kadın önceden öğrenilmiş cinsel ketlenmeler, yetersiz cinsel bilgi, birliktelik sırasında gevşeyememek ya da o anda duyumlarına ve duygularına odaklanamamaktan uyarılma sağlayamaz. Diğer taraftan uyarılmayı etkileyen önemli etkenlerden biri kadının birlikte olduğu erkeğin nasıl davranacağına bağlıdır. Erkek, partnerinin cinsel hazı yaşamasını istiyorsa kadının cinsel işlevlerinin nasıl yerine geldiğini cinsel davranışın yanıt tepkilerini bilmelidir. Kadınların uyarılabilmesi için parnerinin/eşinin düşünceli, anlayışlı, sevecen, duygusal ve sevgi dolu bir tutum ve yaklaşım içinde olması en uygunudur.
Eşine kızgınlık duyan ve ilişki örüntüsünün değişmeyeceğini düşünen bir kadın cinsel yönden uzak durmayı seçebilir. Yine bizim kültürümüzde yaygın bir mit olan erkekler cinsel ilişkide her şeyi bilir ve yönlendirir mitine inanıyorsa içinde bulunduğu durumu değiştirmek için çıkış yolları konusunda çaba harcamayabilir.
Eşler arası iletişimin doyurucu bir cinsel ilişki için önemli bir etken olduğu bilinen bir gerçektir. Nasıl dokunulması gerektiğini bilen bir cinsel eşin varlığı ve nasıl dokunulmasını istediği konusunda kadının açık, yönlendirici bir tutumda olduğu partnerler arasında uyarılma ve orgazm sorunlarına pek rastlanmadığı gözlenmektedir. Bununda nedeninin eşler arasında cinsel güvenin olması olduğu düşünülmektedir.
Kadının cinsellikten haz almayı içtenlikle istemesi ve içinde bu gücün olduğuna inanması uyarılma için ön koşuldur.
Cinsellikten haz alabilmek için kişi bunu istemeli ve bunun için kararlı olmalı. Haz almak için yapması gerekenleri yapıp yapmayacağına öncelikle karar vermelidir. Karar verip kendini bu işe verirse her zaman olumlu sonuç alabilir. cinsel organların uyarılmasında güçlük yoktur. Vücudun bu organları diğer organlar gibi herhangi bir ön yargı taşımadan işlevlerini yapmaya hazırdır. Cinselliği de kirli, utanılacak bir şey, ayıp, günah, suçluluk duyulacak bir şey olarak algılamazlar.
Cinsel aktivite sırasında cinsel organlarda klitoriste bir takım değişiklikler olurken kadının beyninde de eş zamanlı olarak buna uygun bir şeylerin olması gerekir. İşte can alıcı mesele de buradadır. Yani kişinin düşüncelerinde doğal cinsel istekleri uygunsuz, baştan çıkmışlık, ahlaksızlık, sıkılmazlık, utanmazlık olarak değerlendirilirse ne zaman bir cinsel aktivite yapsa beyin bu isteklere kendini kapatır. Bu mekanizma çoğu zaman bilinç dışı işler. Dolayısı ile bilinç düzeyinde bu sorunu çözmeye çalışsa da beyin bilinç dışı düzeyde devreye girerek sinir iletilerini durdurur ve uyarılmayı engeller.
Yapılması gereken şeylerden biri cinselliğin olağan doğal bir eylem olduğuna beyni inandırmaktır. Bunun ardından cinsellik konusunda beynin yeniden eğitilmesi gerekmektedir. Bunun için beyne daha sağlıklı bilgiler yüklenmelidir. Yanlış, abartılı cinsel bilgiler ve tutumlarla daha adaptif olanları yer değiştirmelidir. Böylece kişinin aldığı cinsel uyarıları devre dışı bırakmasının önüne geçilmiş olur.
Cinsel fanteziler kurmak, cinsel içerikli dergi ya da kitaplar okumak ya da filmler izlemek doğru bir başlangıç olabilir. Bunları yapmanın amacı beyinle cinsel organlar arasındaki bağlantıyı geliştirmek ve güçlendirmektir.
Değişik cinsel sorunların değişik bir çok nedeni olmakla birlikte gerginlik, gevşeyememe, cinsel eşine karşı öfke, kızgınlık, çocukluk travması, bilgi eksikliği, yetersiz cinsel teknikler, yanlış cinsel yöntemler, gerçekçi olmayan beklentiler, utanma, suçluluk, ayıp günah gibi duygular temel örüntüler olarak kabul edilmektedir.
Kısacası her kadının içinde doğal olarak uyarılma ve orgazm yetisi vardır. Bazı durumlarda sadece bu yeti çeşitli etkenlere bağlı olarak ketlenmiştir. Kişinin cinsel haz almayı istemesi bunun için kararlı olması ve bu ketlenmeyi çözmek için yapılması gerekenler konusunda gerekeni yapacağına dair karar vermesi durumunda uyarılma bozukluğu özelliklede primer uyarılma bozukluğu iyi eğitim görmüş deneyimli bir cinsel terapist rehberliğinde cinsel terapiye mükemmel yanıt verir.
Shu.Güldane KAVGACI
Aile ve Evlilik Terapisti & Cinsel Terapist