Çocuklarda Konuşma Bozuklukları ve Tedavisi
İnsanı diğer canlılardan ayran en temel yeti onun konuşmasıdır.Sosyal bir varlık olan insan zamanının büyük bir kısmını istek duygu düşünce alışverişinde bulunmak üzere konuşarak geçirir.
Bir insanın kendini ifade etmesi ve konuşma isteğinin altındaki temel dinamik o kişinin duygularıdır. Çocuklar içinde aynı kural geçerlidir. Konuşmadaki her hangi bir yetersizlik insanın dengeli ve doyurucu kişiler arası ilişki kurma gereksinimini engeller buda çocukta güvensizlik, içe kapanma sosyal izolasyon gibi bir dizi önemli sosyal problemlere yol açar.
Çocuğun gelişim evrelerindeki her hangi bir bozukluk ve engelleme konuşma bozukluğuna zemin hazırlayabilir.Çocuktaki iletişim ve konuşma yetersizliği ne yazık ki onun diğer gelişimsel özelliklerini de etkiler. Örneğin sosyal etkileşimlerini,bilişsel gelişimini ve dolayısı ile uygun gelişimsel seviyeye ilerlemesini engeller Konuşma bozukluğu olan çocuk değişen duygusal durumları anlama ifada etme,ve kendini buna göre ayarlayıp uygun sosyal ve duygusal tepkiyi vermekte zorlanır.Böylece bu bozukluk çocuğu başka kişiler arası problemlere karşı yatkın hale getirir.
Diğer önemli bir nokta konuşma bozukluğu çocuğun ebeveynleri için istendik bir durum olmadığından ister istemez çocuk-ebeveyn etkileşimine yansıyıp çocuğu ihmal ve istismara yatkın hale getirebilir.
Konuşma bir çok organın eş zamanlı olarak eşgüdüm içinde çalışması ile oluşan bir süreçler toplamıdır. Konuşma çocukların sonradan kazandığı bir yetidir.
Konuşma bozukluğu,konuşmanın akıcılığının bozulması ve bazen de konuşmaya eşlik eden ve uygun olmayan vücut hareketlerinin varlığı ile karakterizedir.
Konuşma bozukluğu organik nedenlerle yada görevsel nedenlerle konuşmanın anlaşılmasını güçleştirecek biçimde değişkenlik göstermesi durumudur.(Enç,1974) Temel özelliği dinleyeni çocuğun ne söylediğinden ziyade nasıl söylediğine odaklanmaya yönlendirmesidir.
KONUŞMA BOZUKLUĞUNUN NEDENLERİ
1- Konuşma Bozukluğunun Yapısal(organik) Nedenler
Üst dudak yarıklığı, damak yarığı,dudakların gereğinden ince veya kalın olması,dilin küçüklüğü,ve gereğinden fazla büyüklüğü, dilin ağız içindeki devinim yetersizliği, çenenin yapısı,çenenin deviniminin yetersiz olması ,çarpık dişler, dişlerin hiç olmaması, dil bağının çok uzun olması,dil ucunun küntlüğü, dil kasları ve sinirlerindeki bozukluk, yüksek damak yapısı, ya da düz damak, küçük dilin yarıklığı,ve gereğinden küçük olması,ve bu konuşma organlarına eşlik eden sinirlerin fonksiyonlarını tam yapamaması.
2- Konuşma Bozukluğunun Görevsel Nedenleri
Konuşma organları sağlam olmasına rağmen görevlerini etkili bir şekilde yerine getirememektedirler.
İşitme özrü, zeka geriliği,yanlış öğrenme, yetiştiği ortamda konuşmanın engellenmesi,ihmal istismar,ruhsal sosyal çatışma,çocuğun düzgün konuşan özdeşim kurabileceği ve öykünebileceği rol modelinin olmaması ,organik beyin harsları,çocuğun yaşadığı travmalar, Ağır ve yıkımla seyreden aile ve evlilik problemleri yetersiz yaşam koşulları.
Araştırmalar fakirliği çocukları gelişiminde risk olarak göstermektedir. Uygun olmayan barınma,yetersiz beslenme,ebeveynin işsizliği,hem bakım vereni hem de çocuğu stres altına iter.bu her iki tarafın iletişimini baskı altına alır bu etkenler hem zekayı hem de dil gelişimini engeller.( Tüzün,1999)
KONUŞMA BOZUKLUĞUNUN ÇEŞİTLERİ
Konuşma bozuklukları artikülasyon bozukluğu,kekemelik ve gecikmiş konuşma olmak üzere üçe ayrılır.Konuşma bozukluğunun bütün çeşitlerinde hem alıcı dilde hem de ifade edici dilde kısıtlamalar ve gelişimsel gecikme mevcuttur.
Artikülasyon (eklemleme) bozukluğu:çocuğun gelişimsel olarak çıkarması beklenen konuşma seslerinin gelişimsel seviyesine uygun olarak çıkaramamasıdır.
Kekemelik:Ses ve hece tekrarı kelime tekrarı uzatma,kelimeleri parçalama durdurma,dolambaçlı konuşma ve konuşma esnasında bedende aşrı bir gerginlik gibi belirtilerin bir veya daha fazlası ile seyreden konuşmanın akıcılığında ve zamanlamasında görülen bir bozukluk
Gecikmiş Konuşma: Konuşmanın akıcılığı,anlamı ve kelime dağarcığındaki yetersizlikle karakterize olan normal gelişimsel evresinde çocuktan belenen bu yeteneklerinde gelişimsel çizgisinin altında bir seyir izlemesidir.
Bazı kaynaklarda konuşma bozukluğu konuşma ve dil (lisan)bozuklukları olarak da adlandırılmaktadır.
Konuşma bozukluklarının hemen hepsinde bariz bir şekilde sınırlı kelime haznesi,dil bilgisel aktivitelerde hatalar,,kelime hatırlama ve cümle kurmada zorluklar, konuşulan kelime ve cümleleri işleme ve anlamadaki yetersizliklerle birlikte anlatımla ilgili güçlükler vardır.
Konuşma bozukluğunun nedeni ve çeşidi ne olursa olsun mümkün olan en kısa zamanda konuşma sağaltımına başlamak gerekir.(2-3-5-7 yaşlarındaki geçici kekemeliğin dışında ) Çünkü çocuktaki konuşma güçlüğü çocuğun bütün kişiler arası ilişkilerini olumsuz yönde etkileyerek öz güven yetersizliği akademik başarısızlık,sinirlilik vb .başka problemlerin oluşmasına zemin hazırlar.
Konuşma ve lisan bozukluğu bozukluğun derecesine bağlı olarak çocuğun okul,arkadaş akademik başarı ve diğer sosyal etkileşimlerinde sıkıntıya yol açar.
KONUŞMA BOZUKLUĞUNUN TEDAVİSİ
Konuşma bozukluklarının tedavisi konuşma ve dil terapistleri tarafından yapılır.Yardımlar ses kalitesi oral motor kontrolü ve akıcılıktaki güçlükleri kapsayan ,konuşma engellerine odaklanır.Alıcı ve ifade edici konuşma bozukluğu sorunları kelimeleri anlamayı adlandırma yeteneklerini,cümle yapısını ve kurallarını fark etmeyi ve dinlemeyi ;anlama ve çözümleme yeteneklerini geliştirmeyi amaçlayan egzersizlerle ele alınır.
Tedavide temel ilke çocukla konuşma terapistti arasında güvenilir bir ilişkinin kurulmasıdır.Ayrıca çocuğun ailesi ile de güvene dayalı iyi bir ilişkinin kurulması gerekir Çünkü konuşma tedavisi uzun erimli yoğun emek ve özen gerektiren içinde eğitimsel çalışma ve önlemleri de barındıran zahmetli bir iştir.Sözün kısası sağaltımda terapist, çocuk ve aile arasında iyi bir işbirliği tedavide temel ve birincil ilkedir.
Tedavide doğru bir tanılama önemlidir.Bunun için çocuk ilk önce bir çocuk kulak burun uzmanı muayenesinden geçirilmeli terapist doktorun bulgularını onunla konuşmalıdır.Gerekirse çocuk işitme testinden geçirilerek işitme kaybı olup olmadığı varsa kaybın kaç olduğu belirlenmelidir. Bütün bunlar çocuğa uygulanacak tedavinin içeriğini etkiler.
Çocuğa uygulanacak sağaltım konuşma bozukluğunun türüne bağlı olmakla birlikte hepsinde uygulanacak ortak ana ilkeler vardır.
Sağaltıma başlarken nedenlerin ortaya çıkarılması da önemlidir.önlenebilen nedenlerin önlenmesi ilk yapılacak iştir.
Çocuğun konuşma organlarını düzgün ve eş zamanlı olarak kullanıp kullanmadığı sağaltımcı tarafından gözlenmeli burada bir problem varsa ilk önce çeşitli özel tekniklerle konuşma organlarının doğru kullanımı çocuğa öğretilmelidir.
Konuşma sağaltımı tedavisinde görsel algıdan yararlanmak son derece önemli olduğundan terapist çocuğun gelişimsel seviyesine uygun bol görsel malzemeyi uygun zamanda ve uygun biçimde çocuğun hizmetine sunmalıdır.Örneğin beslenme,banyo yapma gibi günlük yaşam aktiviteleri öğretilirken çocuğa ilgili resimler defalarca gösterilir.Sonra çocuktan yapmak istediği faaliyetin resmini yapması istenebilir.
Sağaltımcı esnek yaratıcı,iyimser her çocuğun kişisel özelliklerine ve gelişimsel seviyesine uygun yön temler geliştirebilen çocuk düşünüsünü ve çocukluk fantezilerini bilen birisi olmak zorundadır. Bazı vakalarda çocuk ve ailesi çok çeşitli çözüm arayışları denemiş kafaları arışmış ve umutsuzluğa düşmüş olabilirler.Bu tür durumlarda terapist çocuğun mutlaka bir işitme kalıntısı olduğunu bilerek sağlam bir duruş alıp aileye ve çocuğa güven aşılayarak rehberlik etmelidir.Çünkü konuşma bozukluğu olan çocukların genellikle zekalarında bir problem yoktur ve uygun yaklaşımla bu problemlerini büyük bir oranda hallederek bizi şaşırtmaları az rastlanan bir durum değildir.
Konuşma bozukluğu olan çocuklarla düşüp kalkma deneyimlerimde bu çocukların dinleme alışkanlığını edinmediklerini gözlemledim.Oysa konuşma sağaltımında dinleme ve işitme eğitimi son derece önemlidir Bu nedenle terapistin çocuğa tedavinin ilk başlarında önce dinleme sonra konuşma tekrar dinleme dizgesi alışkanlığını kazandırması gerekir.Terapist komut vermeden evvel çocuğu adı ile çağırmalı ve çocuk bize bakana kadar beklemelidir.Burada amaç çocuğun dinleme,bakma ,göz teması kurma ,sıra olma ve dolayısı ile öğrenmeye açık ve hazır hale gelmesini sağlamaktır.
Genel olarak konuşma kısıtlılığı olan çocuklar çok az konuşurlar Az konuşmaları problemlerinin daha da artmasına neden olur Bu nedenle bu çocuklarla diğer çocuklarla olduğunda iki üç kat daha fazla konuşularak zaman geçirilmelidir Çocuğun dili öğrenmesi için bir çok sözcüğü defalarca ,işitmesi gerekir.Aynı ilkeyi öğretmen ve ebeveynlerinde uygulamaları için onların işbirliği ve ortaklığı sağlanmalıdır.
Bu bozukluk ilk önce çocuğun sosyal uyumu ve gelişimini etkilediğinden önce en kolay söylenen seslerden başlanmalı ve çocuğun en küçük bir başarısı hemen anında söz ve beden dili ( aferin deme,kucaklama ve öpme,) gibi sosyal ödüllerle ödüllendirilerek çocuğa olumlu kişiler arası ilişki deneyimi yaşama olanağı hazırlanmalıdır.Bu çocukların bazılarının motivasyonları bozulmuş ve hatta bazıları sağaltımcı ile güç mücadelesine girmiş olabilirler.Ancak çocukla iyi bir ilişki kurulabilirse ve kendisini güvende hissettikten sonra uyumun arkasından ilerleme başlar .Bu bütün diğer insan ilişkilerinde olduğu gibi sadece bir zaman meselesidir.
Bütün bu genel ilkelere itina ile uyulurken sağaltımcı konuşma tedavisi içinde olan çocuk için çeşitli eğitsel ve öğrenme tedbirleri de almalıdır.çocuğa sayılar giyecekler,fiiller,genel ve ortak adlar, taşıt araçları,hayvanlar ,zaman kavramı,insan adları vb. öğretilmelidir.Bunlar bilgiye ilişkin önlemler ve çalışmalardır. Bu çalışma ile çocuğun belli bir kelime dağarcığının oluşması ,düşünme yetisinin gelişmesi günlük yaşamdaki kelimelerin işitme merkezine iyice yerleştirilmesi amaçlanır.
Konuşma eylemi akıl yürütme,düşünme ,karşılaştırma yapma, ayıklama ve gereğinde ekleme yapmayı gerektirdiğinden konuşma sağaltımı içinde çocuğa mukayeseler mutlaka öğretilmelidir. Örneğin erkek- kız,gece-gündüz, soğuk-sıcak ,benimki-seninki vb .çocuğun çevresinde en çok kullanılan kavramlar öğretilmeli ve çocuğun bunları içselleştirmesi sağlanmalıdır.
Ağır aile ve evlilik problemleri ve ağır ebeveyn- çocuk çatışması varsa ailenin bir aile ve evlilik terapisine yönlendirilerek uygun tedavisinin öncelikle veya çocuğun tedavisi ile eşzamanlı olarak yapılması gerekir.Çünkü çocuk zamanın hemen hemen tamamını ailesi ile geçirir.Ailede olan bir problemi göz ardı etmek çocuğun sağaltımını güçleştirir,zaman ve emek kaybına yol açar Ülkemizde uygulanan rehabilitasyon programlarında aile tedavisinin dışarıda bırakılması büyük bir kayıptır ve bu eksiklik bir an önce giderilmelidir Kısacası tedavide vakanın spesifik özelliğine göre bireysel konuşma terapisi ,aile danışmanlığı ,aile terapisi gibi aileye yönelik eğitici destekleyici sosyal yaklaşımlar kullanılmaktadır.
Konuşma tedavisi, aile ,konuşma terapisti ve çocuğun birlikte yaptıkları zahmetli bir yolculuktur.Ancak yolculuk ne kadar zahmetli ve yorucu olursa olsun bir çocuğun dünyasına girip onunla düşüp kalkmak ve onun kendine özgü benzersiz öğrenme serüvenine tanık olmak bir terapist ,için heyecan verici ve kendiliğinden ödüllendiricidir.
Kaynaklar:
1-Özgür,İskender “ Konuşma Bozuklukları Ve sağaltımı” Nobel Yayınları,2003
2-Tüzün,Ümran” Çocuk Ve Ergen Psikiyatrisi” Nobel Tıp Kitapevleri,2002
Shu.Güldane KAVGACI
Aile ve Evlilik Terapisti&Cinsel Terapist